Ətraflı
Paperback. 13,50 / 21,00 cm. In Turkish. 362 p. Orijinal baslik: The Iron Heel Translated by Soner Tursun Edited by Rose Mary Samanoglu Cover design: Hazar Ata Son Okuma : Yeliz Eke O çok övündügümüz medeniyetimiz kan üzerine kurulu. Bu kan deryasinin içinde hiçbirimizin üstünün basinin temiz kalmasi mümkün degil. Isçi sinifinin yilmaz savunucusu Ernest Everhard'dan ögrendikleriyle hayatina yeni bir yön verip mücadelesine ortak olan esi Avis'in yasadiklari, kaleme alinisindan yedi asir sonra, 1908 yilinda, Anthony Meredith'in önsözü ve dipnotlari esliginde nihayet elinizdeki halini alir. Bu eserde Demir Ökçe'nin ezdigi insanlarin hikâyelerini okuyacak, baskahramanin söylev niteligindeki cümleleriyle sinif çatismasinin acimasiz yikiciligina kulak verecek, sonrasinda ise kendinizi Demir Ökçe'ye karsi verilen kiran kirana sokak mücadelesinin ortasinda bulacaksiniz. Söz konusu bir asirdan uzun zaman önce Amerika Birlesik Devletleri'nde yazilan bir kitap olsa da burada anlatilanlar aslinda günümüz dünyasinin herhangi bir yerinde yasananlardan çok da uzak degil. Okurken usta yazar Jack London'in kaleminden çiktigini unutup sanki yasanmis bir hikâye dinliyormussunuz hissine kapilacaginiz, essiz bir sinif mücadelesi anlatisi olan Demir Ökçe, distopya edebiyatinin ilk örneklerinden kabul edilmekle birlikte, 1984, Biz, Cesur Yeni Dünya, Damizlik Kizin Öyküsü gibi pek çok eserin ilham kaynagi olmustur.